Pazar, Ağustos 14, 2011

Sicilya

                                     


Bu sene yine kendimizi İtalya’dan alamıyoruz ve rotamızı Sicilya’ya çeviriyoruz. Aslında, planımızı yaz tatili olarak yapmıştık ama Sicilya’ya direkt uçuş bulunmuyor maalesef. Yalnızca Paskalya döneminde tur şirketlerinin organize turları / direkt uçuşları oluyormuş. Biz de bu sefer bir Paskalya tatili yapalım dedik. En uygun zaman ve bütçeyi sunan tur şirketinden rezervasyonumuzu yaptık. Aslında amacımız zaten sadece oraya ulaşabilmek olduğu için çok detay aramadık. Yine arabamızı kiralayıp, özgürce gezme planımızı yaptık. Ama, bu sanırım turla yaptığımız ilk ve son tatil oldu. Tur şirketiyle yaşadığımız dertleri anlatmanın yeri değil ama tüm aşamaları geçip, uçuştan bir gün önce vizemizi de alabildikten sonra check-in sırasında uçakta kızımızın yerinin olmadığını öğrenmek son nokta oldu.. Neyse, sonunda gittik, gezdik, gördük, mutluyuz..

CATANIA

Normal zamanda Roma üzerinden Catania veya Palermo’ya ulaşabiliyorsunuz ki adanın en büyük iki şehri bunlar zaten. Bizim turumuz Catania’ydı ve oradan başladık.
Catania, Etna dağının eteklerinde oldukça büyük bir şehir. Uçaktan indikten sonra otelimize yerleşmeden tur ekibiyle birlikte panoramik şehir turu yapıyoruz. Tüm İtalyan şehirlerinde olduğu gibi Catania  da bir kilise bir meydan mantığıyla kurulmuş. Ana meydan yine Duomo Katedrali’ne ev sahipliği yapıyor. Meydana açılan Etna Caddesi (via Etnea) ana cadde. Belki Etna’nın kül ve dumanından, belki şehrin bakımsızlığından kirli bir etki bıraktı bende Catania. Meydandan bineceğiniz tur otobüsleriyle oldukça güzel bir şehir turu yapabilirsiniz. Tabii sabahın köründe uçmanın ve temponun verdiği yorgunlukla bizim neredeyse tüm aile olarak gözlerimiz kapanıyor ama şehrin genel dokusuna hakim oluyoruz.
Catania’nın görülmesi gereken yerleri zaten meydana açılan pazar ki kanlı canlı balıklar, deniz yaratıkları, etler sokaklarda.. Zaten Sicilya’nın ruhunu da burada yakalıyorsunuz. Sonra Piazza Republica, Duomo Katedrali, Fontana Dell’elefante devamında Etna Caddesi’nden yürüyüp dönüşte ara sokakları keşfederek aynı noktaya dönebilirsiniz.
Öğle yemeğimiz için özel bir şey aramadığımız için caddedeki herhangi bir kafeye giriyoruz. Genel olarak tüm İtalya’da zaten turistik menü mantığı var, hem ekonomik hem de farklı şeyleri tadabilme fırsatı veriyor. Ama kişi başı bir menü oldukça fazla geliyor aklınızda olsun. Zaten genelde bir öğünde düzgün yemek yiyebiliyoruz ki diğer öğüne kadar midemizde yer açılamıyor. Ya öğleni geçiştirip güzel akşam yemeği yemeye, ya öğlen düzgün yiyip akşam yemeğini pas geçmeye çalışıyoruz. Sicilya geneli için zaten pizza, çeşit çeşit makarna, deniz ürünleri ve şarap değişmeyen menüler. Patlıcan ve kabak oldukça fazla kullanılıyor, makarna ve pizzada mükemmel oluyor, denenmeli.
Biz akşamüstü otelimize geçiyoruz, tur rehberimize göre kaldığımız otelin restoranı (Garden Hotel)  şehrin tercih edilen güzel restoranlarından biriymiş, akşam yemeği için orayı tavsiye ediyor. Diğer yandan otel, Etna Dağı’nın eteklerinde, şehre biraz uzak olduğu için çok dışarı çıkma şansımız da yok. Akşamı otelde geçirip ertesi gün arabamızı alıp özgür olmayı bekliyoruz.
 

ETNA DAĞI - TAORMINA

İlk turumuz Etna Dağı.. Dağ, bütün ihtişamıyla şehrin her yerinden kendini gösteriyor. Önceden hazırlıklıyız, dağa çıkacağız, soğuk olabilir. Biz 21–25 Nisan’da gitmemize karşın, zirvede kar yağışına yakalandık. Dağda belli bir seviyeye kadar arabayla çıkabiliyoruz, daha sonrasında ya alpinistler gruplar halinde yürüyorlar ya da teleferikle çıkılıyor. Teleferik düşündüğümüzden pahalı (kişi başı 50 euro) ama oraya kadar gitmişken gerçek bir krater görmeden dönmek anlamsız. Teleferik’le 3000 metre’ye çıkılıyor, sonra da otobüslerle kraterlere gidiliyor. Zor hele çocukla oldukça yorucu ama keyifli bir parkur, yukardan kar yağıyor ama ayağınız sıcağa basıyor..
Etna’nın devamında Taormina’ya inmeye çalışıyoruz. Okuduğumuza göre asıl Taormina tepedeymiş ki zaten Sicilya’nın genelinde dağlara, tepeler kurulan şehirler her yerde bir şaşkınlık yaratıyor. Taormina’nın merkezine ulaşmaya çalışırken tepeye Castello Mola’ya varıyoruz. Bütün şehir ayaklarımızın altında, muhteşem bir manzara.. Sonra Taormina’ya iniyoruz tekrar. Taormina’nın ana caddesi Corso Umberto I, Porto Messina’dan başlıyor ve yaklaşık 1 km devam edip Porto Catania da bitiyor. Yine, genel İtalyan şehirlerine uygun olarak birkaç yüz metrede bir, bir kilise-bir meydan mantığında gidiyor. Biz tam Paskalya törenlerine denk geldiğimizden oldukça kalabalık ve karmaşıktı. Paskalya süresince her akşam başka bir kentte büyük törenler düzenleniyormuş, o akşam sıra Taormina'daydı. Taormina’nın bütün kadınları siyah giysileri ve ellerinde meşalelerle baştan başa geçtiler şehri, arkalarında İsa’yı sembolize eden heykeller ile erkekler takip ediyordu onları. Güzel ve duygusal bir törendi ama onlar daracık sokağa yerleşene kadar biz Ekin ve arabasıyla oldukça zorlandık.
Akşam yemeği için notlarımızda yer alan Granduca’yı tercih ediyoruz, Piazza 9 April’deki kemeri geçince, güzel keyifli bir restoran. Ben yine notlarımda yer alan kılıç balığı sarması yiyorum ki gerçekten tadına bakılmalı.. Pizza ve deniz ürünleri ve üzerine tiramisu menümüzü oluşturuyor. Günü burada noktalayıp otelimize dönüyoruz.




SYRACUSA - NOTO - RAGUSA 

3. gün planımız adanın Güney Doğu kesimi.. Adada otobanlarla ulaşım oldukça rahat, biz bazı noktalarda navigasyona güvenip kaybolma noktasına gelsek de genel olarak ulaşım sorunu yaşamıyoruz. İlk durak Syracusa. Arabayı şehir merkezinde bırakıp yürüyerek dolaşıyoruz önce şehri. Gezilecek yerler arasında Yunan antik tiyatrosu ve arkeolojik park var. Ancak ülkemizde gerçekten antik şehirlerin en güzellerini gördüğümüzden belki de çok ilgimizi çekmiyor. Tek atladığımız Arşimed parkı oldu, belki bir dahaki gidişimizde.. Syracusa’nın asıl merkezi Ortygia, burası gerçekten en görülmesi gerekli yer. Meydanı, çeşmesi, kilisesi, dar sokakları, sahil yolu her biri ayrı güzel.. Gezimiz boyunca cüzdan ve cep telefonumu kaybetme teşebbüslerim nedeniyle burayı da biraz Özkan’a zehir etmeyi başarsam da günün sonunda oldukça keyifliyiz. Öğle yemeği için yer bulma şerefi yine bana veriliyor, güzel bir pizza yiyebileceğimiz ara sokaklarda güzel bir restoran arıyoruz ki gerçekten çok güzel yerler olmasıyla birlikte ben seçim yapmakta zorlanıyorum. Pes etmek üzereyken meydandaki bir pizzacı son durağımız oluyor. Her biri birbirinden lezzetli pizzalarımızla karnımızı doyurup bir sonraki durağımız Noto’ya doğru yola çıkıyoruz. Aslında, yol üzerinde biraz da Ekin’in gönlünü yapmak için denize girmek istiyoruz ama uygun bir yer bulamıyoruz. Noto, dağ eteklerinde, 1693 depremiyle tamamen yıkıldıktan sonra yeniden kurulmuş, adanın en önemli barok şehirlerinden biri.. Binalar, balkonlar, sokaklar her şey çok güzel. Noto’da kısa bir şehir turu ve katedral gezisinden sonra Ragusa’ya yola çıkıyoruz.
Ragusa’nın görülmesi gereken eski şehir merkezi yine bir dağ yamacına kurulmuş tipik bir Sicilya kasabası. Daracık sokaklarda yürüyoruz. Diğer kasabalarda olduğu gibi katedralin olduğu meydana geliyoruz. Meydandaki kafelerde insanlar sokaklara yayılmış. Buraya ilişkin notumuz meydandaki Gelati Di Vini, zaten önündeki kalabalıktan tanımak oldukça kolay. Akla gelmeyecek dondurma çeşitleri arasında seçim yapmak gerçekten zor; Lonely Planet’a da giren şaraplı dondurmayı denemeden geçmeyin. Dondurmalarımızı yedikten sonra şehrin bitimine kadar yürüyoruz. Hava kararmak üzereyken kurulan yerel ürünler tezgahından zeytin ezmesi, peynir ve şarabımızı alıp, oldukça uzun yolu geriye yürüyüp arabamıza dönüyoruz. Sicilya’yı tanımak için Syracusa-Ortygia; Noto ve Ragusa’nın mutlaka görülmesi gerektiğini notlarımıza ekleyerek.



CEFALU-PALERMO

4. gün programımız adanın kuzey batı bölgesi, öncelikle Cefalu. Yine sabah kahvaltısından sonra arabamıza atlayıp otobandan Cefalu’ya yola çıkıyoruz. Cefalu, geniş plajlarıyla denize girmek için en uygun yer gibi görünüyor bize, 3 gündür oyaladığımız Ekin’i artık denizden uzak tutamıyoruz.  Sicilya’nın genel ruhundan uzaklaşmayan daracık Cefalu sokaklarında keyifli bir yürüyüşten sonra Piazza Duomo’ya çıkıyoruz. Kilisede denk geldiğimiz vaftiz törenini de izledikten sonra deniz kenarına dönüyoruz. Hava oldukça güzel olmasına karşın aslında yine de denize girmek için yeteri derecede sıcak değil ama Ekin ve Özkan denizin tadını çıkarıyorlar. Denizden sonra iyice acıkan karnımızı doyurmak için geleneksel restoran arayışımıza başlıyoruz. Listemizdeki restoran (Kentia) maalesef kapanmış. Yine uzun bir yürüyüşten sonra başlangıç noktamıza, sahile dönüyoruz ve sokaktaki restoranlardan birine oturuyoruz. Yine her şeyi denemek istiyoruz ve menu touristico ile bir çok şeyin tadına bakıyoruz; yemekler gelene kadar gelen zeytin zaten bütün keyfimizi yerine getiriyor, sonrası Lazanya, pizza.. Sicilya’da da şarap oldukça ucuz ve lezzetli. Cefalu’daki tek hatamız, park ettiğimiz yerdeki parkmetreyi göremediğimiz için arabanın yanına döndüğümüzde fark ettiğimiz park cezası oluyor. 1 euro park parası vermek varmak 70 euro ceza yiyoruz. Sonraki durak Palermo, mafyanın başkenti.. Girişten itibaren şehrin büyüklüğünü hissediyorsunuz ama şehrin eskiliği, kirliliği ve tarif edemediğim bir eksiklik şehri soğuklaştırıyor. Önce arabayla görmemiz gerektiğini düşündüğümüz yerleri arıyoruz, arabamızı yakın olduğunu düşündüğümüz bir ‘arsaya’ park ediyoruz ve bir değnekçi geliyor yanımıza.. Özkan’dan anladığım kadarıyla birkaç sigara ve birkaç euro karşılığı arabayı bırakıyoruz ama geri döndüğümüzde bulabileceğimizden pek emin olamıyoruz. Ve yürüyüşümüz başlıyor, görevimiz Palermo’nun labirent sokaklarını keşfetmek. Palermo’da da şehir turu yapabileceğiniz otobüsler mevcut ama bu sefer ekonomik olarak yürüyerek gezmeyi tercih ediyoruz ki bir çok turistik ve tarihi mekan da zaten birbirine yakın yürünebilir mesafede. Meclis binasının önünden Palermo katedraline geçiyoruz. Diğer kasabalardan sonra Palermo binalarıyla, yollarıyla büyük şehre geldiğinizi hatırlatıyor. Palermo Katedralinin önünden, 4 köşesinde ayrı güzellikte birer bina olan  Quatro Canti'ye yürüyoruz. Uzun yürüyüşümüzü Massimo tiyatrosunun önünde bitiriyoruz. Bu bölgede sokak aralarında çeşit çeşit kafeler var ama dönerlerden gelen koku bizi çok rahatsız ediyor. Sicilya’nın meşhur hamur işlerinden yemeden geçmek istemiyoruz ve bir kafeye oturuyoruz, atıştıran yağmuru atlatmak için de bir mola oluyor. Yediklerimizden pek memnun olduğumu söyleyemesem de denemek gerek. Özkan’ın yön duygusuna güvenerek arabamıza doğru yola çıkıyoruz, akşam yemeği saati olduğu için daracık sokaklarda herkes mangalını sokaklara çıkarmış mangal yapıyor. Görüntüler oldukça ilginç geliyor bize. Neyse ki araba bıraktığımız yerde duruyor. Hepimiz yorgun seriliyoruz arabaya.. Sicilya maceramızda Özkan’ın aklında kalmış tek nokta var, yoldaki sıradan bir kasabaya sapıp sıradan bir İtalyan’ın yemek yediği bir restoranda yemek yemek.. Hepimiz yorgunuz ama bir yandan da bu yöne gelirken gördüğümüz dağın başındaki kasabayı (Enna) hepimiz merak ediyoruz ve otobandan sapıyoruz. Sonradan öğreniyoruz ki Enna, Sicilya adasının  ortasında 931 m rakımlı bir tepenin üzerine kurulmuş, İtalya'nın en yüksek rakımlı il merkezi olup "Belvedere di Sicilia (Sicilyanin panaroma yeri)" ve "Ombelico di Sicilia (Sicilya'nin gobegi)" lakaplarını taşıyormuş. Akşamın karanlığında dağa tırmanıyoruz ki dağın tepesi sis altında görünmüyor. Şehrin merkezine ulaşıp arabayı park ediyoruz. Öncü kuvvet arabadan indiği hızla geri dönüyor, dışarısı inanılmaz soğuk. Plan, arabayla yemek yiyeceğimiz yeri bulup arabayı önüne park etmek. Biraz daha ilerliyoruz, restoranı tespit edip arabayı park edip restorana koşuyoruz, küçük yerel bir pizzacı ama her şey  çok lezzetli. Tüm İtalyanlar gibi İngilizce bilmeyen-konuşmayan restoran sahibiyle Özkan yine de sohbeti koyulaştırıyor ve lezzetine bayıldığımız zeytinlerden bir kavanoz alıp artık otele dönüyoruz.
Ertesi gün Sicilya’da son günümüzü Catania’da bir tur daha atarak geçiriyoruz. Hava iyice kötüleşiyor, neyse ki aklımızda kalan bir şey yok. Catania sokaklarını bir kez daha turlayıp, ilk gün bulamadığımız meşhur Cerez Restoran’da yemeğimizi yiyip gezimizi sonlandırıyoruz ve Sicilya’ya veda ediyoruz.


Özetle Sicilya’da;

  1. Normal dönemde Catania veya Palermo’ya Roma üzerinden aktarmalı uçabilirsiniz. Paskalya gibi özel dönemlerde direkt uçuşlar oluyor.
  2. Turla gidiyorsanız bile özgürlüğü seviyorsanız araba kiralayıp rahat edebilirsiniz, arabayla adayı tam anlamıyla keşfedebilirsiniz.
  3. Yemek konusu hiç dert değil, herkese uygun, oldukça ekonomik ve keyifli yemekler yenebilir.
  4. Etna Yanardağı’na çıkılmalı; zirveye yaklaşılmalı, coğrafya derslerinde kalan gerçek bir yanardağ keşfedilmeli
  5. Taormina’dan muhteşem manzara izlenmeli
  6. Syracusa – Ortygia’nın tadı çıkarılmalı
  7.  Ragusa – Noto – Enna – Cefalu şehirleri mutlaka görülmeli
  8. Her şehirde bir Piazza Duomo var; meydanlar ve kiliseler olmazsa olmaz; meydanlar keşfedilmeli
  9. Antik kentler, tarih, doğa, denizle birlikte Sicilya’da yaşanacak en güzel şey Sicilya duygusu; Sicilya havası solunmalı..
  10. Her yerde Sicilya mutfağının tadına varılmalı, doya doya makarna, pizza yenmeli,  şarap içilmeli

Etiketler: , , , , , , , , ,

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home