Pazartesi, Temmuz 19, 2010

NICE



Bölgedeki üçüncü günümüzü Nice’e ayırıyoruz. Nice’te her sabah Cours Saleya’da Pazar kuruluyor. Aslen çiçek pazarı ama sebze, meyve, zeytinyağları, sabunlar, çeşitli hediyelik eşyalarıyla eğlenceli bir pazar aynı zamanda. Kısa bir pazar turu yapıyoruz. Bugünü hem şehre hem de biraz alışverişe ayırmak istemiştik. Pazardan sonra Antibes’de CAP 3000 Alışveriş merkezine gidiyoruz, H&M mağazasını gözümüze kestirmiştik. Bu sefer erkekler çocuklarla oynarken, biz kızlar biraz kendimizi kaybediyoruz alışverişte. Sonra aynı AVM’deki Galeri Lafayette Gourme’de buluşuyoruz. Şarap, makarna vb alışverişi için ideal. Göz alabildiğine şarap raflarında seçim yapamayıp reyon görevlisinin yardımıyla rose şaraplarımızı seçiyoruz. Aslında, buraya gelmişken hep makarna almak aklımızda ama nasıl olsa Milano’dan dönüyoruz oradan alırız diye düşünerek bunca seçenek içinden çıkıyoruz ve hata yaptığımızı dönüşte anlıyoruz. Bu kadar çeşit ve fiyat avantajını bir daha bulamıyoruz.
Sonra, çocukları daha fazla bezdirmeden sahile atıyoruz kendimizi. Nice’in sahili kumsal değil, taşlık. Buraya gelmeden önce deneyimli insanlar uyarmışlardı, yanınıza plastik ayakkabılardan alın zorlanırsınız diye. Bir türlü denk getirememiştim ama olsaymış faydalı olurmuş. Gerçekten yürümek çok zor oluyor. Ünlü Promenade des Anglais’deki halk plajlarından birindeyiz. Havanın izin verdiği ölçüde deniz keyfimizi sürdürüyoruz. Bu akşam kesin niyetliyiz, otele gidip cici elbiselerimizi giyip güzel bir yerde yemek yiyeceğiz.
Nice’in yine ünlü meydanı Massena’ya çıkmayı planlıyoruz. Otelimiz şehir merkezine ve ana caddeye yakın olduğundan yürümeyi tercih ediyoruz. Nice’te yemek için neyse ki bir restoran tavsiyesi almıştık, Tomtom’umuza restoranın adını girip, yeri tespit edip yola koyuluyoruz. Güneş batarken Massena Meydanı’ndayız. Şansımıza hem Fransız yazarların imza günleri hem de küçük bir konser var. Meydanda 2 büyük havuz ve fıskiyeler var, onları izlemek oldukça keyifli. İyice karnımız acıkıyor ve tatilimizin en güzel yemeğini yemeye Boccacio’ya geçiyoruz. Gerçi, benim sanatçı kızım illa ki yolda durup konseri izlemek istiyor ve ben onunla birkaç şarkı takılıyorum.

Sonra Boccacio… Masalardaki tabaklardan gözlerimizi alamıyoruz. Muhteşem bir deniz ürünleri keyfi çekiyoruz; deniz ürünleri paella ve deniz ürünleri spagetti, yanında tabii ki rose şarap. Aperatif olarak gelen ahtapot salatası o kadar güzel ki Ekin bile tadına doyamıyor. Ekin zaten yorgunluğa daha fazla dayanamayıp bir süre sonra uyuyor, Kuzey de dvd oynatıcısıyla gayet mutlu (not: tatiller için bir adet portatif dvd player edinilmeli). Biz de sokaktaki kafelerden birinde biramızı yudumlayıp sohbetimize devam ediyoruz ve otel yürüyüşüyle geceyi bitiriyoruz.

Etiketler: , , ,

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home